Obezite Nedir?
Obezite Nedir? Obezite Bir Hastalık Mıdır?
Obezite (aşırı şişmanlık); Dünya Sağlık Örgütü’nün, “Yağ dokularında sağlığı bozacak ölçüde anormal veya aşırı miktarda yağ birikmesi” olarak tanımladığı bir hastalıktır.
Günlük alınan enejinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vücutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır. Vücutta artan yağ dokusu; vücudun hormonal sistemini etkileyerek kilo alımının artmasına da neden olur.
Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18’i, kadınlarda ise %20-25’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30’un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.
Obezite hastalığı; vücut yağ oranının artması ile birlikte davranış, endokrin ve metabolik değişikliklerle kendini gösteren, kompleks ve birçok faktöre bağlı bir hastalıktır.
Yalnızca dış görünüşe bağlı bir sorun olarak algılanarak halk arasında “fazla kilo” ile “aşırı şişmanlık” birbiri yerine kullanılan ifadeler olsa da bunlar tıbbi olarak farklı kavramlardır.
Yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren ve süresini kısaltan obezite (aşırı kilo), çağımızın giderek büyüyen ve yaygınlaşan çok önemli bir sağlık sorunudur. Dünyada 1,6 milyar kişi fazla kilolu ve bunların 400 milyonu da obez kategorisindedir.
Sağlık Bakanlığınca yapılan “Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” ön çalışma raporuna göre Türkiye’de obezite sıklığı;
- Erkeklerde % 20,5
- Kadınlarda ise % 41,0
- Toplamda % 30,3
olarak bulunmuştur.
Obezite; günümüzde kozmetik bir problem olarak değil birden fazla organ sistemi için uzun dönemde olumsuz etkisi olan, karmaşık metabolik bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Karmaşık metabolik alt yapısından dolayı bilinen farklı diyetlerin uygulanması etkisiz ve/veya hastaya zarar verici olabilmektedir.
Bu nedenle sağlığını korumak isteyen tüm bireylerin ideal kilolarını koruması, obezite sorunu yaşayan hastaların ise hekim, diyetisyen ve gerek görüldüğünde psikolog ve fizyoterapist kontrolü ile ideal kilolarına ulaşmaları gerekir.
Obezite, sigara bağımlılığının ardından önlenebilir sağlık sorunları içinde dünyada 2. sırada yer almaktadır.
Obezite Tanısı
Vücut Kitle İndeksi Hesaplama
Obezite hesaplama amacıyla klinik araştırmalarda birçok yöntem kullanılmasına rağmen, pratik olduğu için sık kullanılan en geçerli yöntemler Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplaması ile bel ve kalça çevresi ölçümüdür.
Vücut Kitle İndeksi (VKİ), (İng. Body Mass Index – BMI) vücut ağırlığının (kg), boyumuzun metre cinsinden karesine bölünmesi ile (kg/m²) elde edilen veri ile hesaplanır.
Bu değerler sonucunda zayıf, normal kilolu, fazla kilolu, obez ya da morbid obez şeklinde tanı yapılır.
Genel olarak vücut kitle indeksi 25 ila 30 ve üzeri olanlar obez, 40 ve üzeri olanlar morbid obez olarak kabul edilirler.
Morbid obez, karşı karşıya bıraktığı riskler nedeniyle ölümcül problemler doğurabilen ve yaşam süresini kısaltan düzeydeki obeziteye verilen addır. Bu aşamada hastalık artık kronik ve tehlikeli bir hal almıştır. Bu derecede kilolu olan hastaların, diyet, hayat tarzı değişikliği, psikolojik destek ve ilaç kullanarak zayıflama olasılıkları % 2’dir. Bu nedenle, bu hastaların %98’inde ameliyat dışında zayıflama olasılığı pek yoktur.
Obez Sınıflandırması
Sınıf | Vücut Kitle İndeksi |
Zayıf | 18.5 altı |
Normal Kilolu | 18.6 – 24.9 arası |
Aşırı Kilolu | 25.0 – 29.9 arası |
1. Derece Obez | 30.0 – 34.9 arası |
2. Derece Obez | 35.0 – 39.9 arası |
3. Derece Obez (Morbit Obez) |
40.0 üzeri |
(Fazla Yağın Bulunduğu Bölgeye Göre)
Tip I Obezite: Fazla yağ vücutta eşit dağılmıştır.
Tip II Obezite (Gynoid, Kadın, Armut Tipi): Fazla yağ daha çok kalça ve basenlerdedir. En çirkin görünümlü ama sağlık açısından en az risk oluşturan tipidir.
Tip III Obezite (Visceral Obesitiy, Organlarda): Karın içi organlarda ve dokularda yağlanma fazladır. Dışarıdan belirgin olmayabilir. En tehlikeli obezite tipidir.
Tip IV Obezite (Android, Erkek, Elma Tipi, Santral): Fazla yağ gövdede ve özellikle bel çevresindedir. Tip III den sonra en tehlikeli obezite çeşidir.
Obezite Belirtileri Nelerdir?
Obezite hastalığının en temel belirtisi vücutta aşırı yağ dokusu birikimidir. Hastalık, estetik görüntü bozukluğunun yanı sıra bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilir. Obeziteye bağlı olarak ortaya çıkan sorun ve belirtilerin arasında şunlar yer alır:
- Aşırı terleme
- Çabuk yorulma
- Nefes darlığı
- Horlama ve uyku apnesi
- Cilt sorunları
- Sırt ve eklem ağrıları
- Ayaklarda şişlik
- Yemek yeme isteğinde artış
- Psikolojik sorunlar
Obezite Nedenleri
Obeziteye neden olan etmenler tam olarak açıklanamamakla birlikte aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliği, yani uzunca bir süre boyunca alınan enerjinin tüketilen enerjiden fazla olması obezitenin en önemli nedenleri olarak kabul edilmektedir.
Bu faktörlerin yanı sıra genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve psikolojik pek çok faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna neden olmaktadır. Genetik yatkınlık çok önemli bir faktördür. Vücut kitle indeksi %66 oranında genetiktir, yani ebeveyn kilosu %66 ihtimalle çocuklara geçmektedir.
Obezite hastalığı bebeklik çağından itibaren her insanda görülebilir, genellikle ergenlik ve yaşlılık döneminde görülme sıklığı artış gösterir.
Tüm dünyada özellikle çocukluk çağı obezitesindeki artışın sadece genetik yapıdaki değişikliklerle açıklanamayacak derecede fazla olması nedeniyle, obezitenin oluşumunda çevresel faktörlerin rolünün ön planda olduğu kabul edilmektedir.
Obezitenin birçok nedeni olmakla beraber hastalığın oluşmasındaki en büyük etken hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenmedir. Obeziteye sebep olan başlıca risk faktörleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
- Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları
- Yetersiz fiziksel aktivite
- Yaş
- Cinsiyet
- Eğitim düzeyi
- Sosyo – kültürel etmenler
- Gelir durumu
- Hormonal ve metabolik etmenler
- Genetik etmenler
- Psikolojik problemler
- Sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama
- Sigara- alkol kullanma
- Kullanılan bazı ilaçlar (antidepresanlar vb.)
- Doğum sayısı ve sık doğum aralığı
- Anne sütünün yetersiz alınması
Yanlış beslenme, hastalığının birincil nedenleri arasında yer alır. Hatalı beslenme davranışları aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
- Günlük enerji ihtiyacının üzerinde kalori alınması
- Fazla fast food tüketimi
- Özellikle çalışanlarda görülen dengesiz ve düzensiz beslenme
- Akşam yemeği öncesinde ve sonrasında alınan atıştırmalıklar
- Hızlı yeme, büyük lokmalar ve az çiğneme
- Öğün atlamak ya da öğün aralarında sürekli olarak kalorisi yüksek gıdalar atıştırmak
- Stresli ya da sıkıntılı durumlarda aşırı yemek yemek
- Sofrada gereğinden fazla süre kalınması
- Geceleri, özellikle uyku aralarında yemek yenmesi
- Gün içinde 2 litreden az su içilmesi ya da hiç su içilmemesi
Obezite Tedavisi
Obezite tedavisinde hastalık oluşmadan korunmak büyük önem taşımaktadır. Obeziteden korunma, çocukluk çağında başlamalıdır. Çocukluk ve adolesan (erişkin hayata geçiş) döneminde oluşan obezite yetişkinlik dönemi obezitesi için zemin hazırlamaktadır.
Obezite tedavisi, bireyin kararlılığını ve etkin katılımını gerektiren, tedavisi zorunlu, uzun ve süreklilik gerektiren bir süreçtir. Obezite oluşumunda pek çok faktörün etkili olması, bu hastalığın önlenmesi ve tedavisini son derece güç ve karmaşık hale getirmektedir. Bu nedenle obezite tedavisinde çoğunlukla hekim, diyetisyen, psikolog, fizyoterapistten oluşan bir ekipten destek almak gerekmektedir.
Her bir hasta, obezite sorununun altında yatan faktörler, yeme alışkanlıkları, psikolojik problemler, sağlık durumu gibi konularda detaylı bir incelemeden geçirilir ve bu incelemeler sonucunda hastaya uygun tedavi programı belirlenir. Bu tedavi programları tıbbi beslenme ve egzersizin yanı sıra hastanın özelliklerine göre tıbbi tedavi ve cerrahi tedavi gibi seçenekleri de içerebilmektedir.
Obezite tedavisinde temel amaç, gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflenerek, obeziteye ilişkin morbidite (yakalanma) ve mortalite (ölüm) risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Vücut ağırlığının 6 aylık dönemde %10 azalması, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlamaktadır.
1.Tıbbi Beslenme (Diyet) Tedavisi
Obezitenin tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi anahtar rol oynamaktadır. Obezite hastalığı zayıflama diyetleri ve diyeti destekleyen bazı uygulamalar ile önüne geçilebilen, tedavisi mümkün bir hastalıktır.
Diyet boyunca kalorinin hangi besin kaynaklarından, ne sıklıkla alınacağı ‘kişiye özel’ belirlenmelidir. Diyetlerde hedef, bire bir yazılan listelere uymak değil, kişinin kendisinin esnetebileceği, yer değişiklikleri yapabileceği, sürdürebileceği ve en önemlisi yaşam tarzı haline getirebileceği eğitimi almasını sağlamaktır.
Obezitede beslenme tedavisi ile:
- Vücut ağırlığının, uygun vücut kitle indeksi düzeyine indirilmesi hedeflenmelidir. Diyet (tıbbi beslenme) tedavisi bireye özgü olmalıdır.
- Uygulanacak zayıflama diyetleri yeterli ve dengeli beslenme ilkeleri ile uyumlu olmalıdır. Amaç, bireye doğru beslenme alışkanlığı kazandırılması ve bu alışkanlığını sürdürmesidir.
- Vücut ağırlığı boya göre olması gereken düzeye geldiğinde tekrar ağırlık kazanımı önlenmeli ve kaybedilen ağırlık korunmalıdır.
Egzersiz tedavisinin kilo kaybı sağlamadaki etkisi halen tartışmalı olsa da, fiziksel aktivitenin yağ dokusu ve karın bölgesindeki yağlanmayı azalttığı, diyet yapıldığında görülebilen kas kütle kayıplarını önlediği kesin olarak kabul edilmektedir.
Egzersiz tedavisi ile, bireylerin diyet tedavisini destekleyici nitelikte zayıflaması ve tekrar kilo alımlarının önlenmesi sağlanmaktadır.
Yetişkinlerin her gün ortalama 30 dakika orta şiddette egzersiz yapması önerilmektedir. Bu düzey bir aktivite günlük 840 kj (200 kkal) enerji tüketimini sağlar. Obez kişilerde her gün fiziksel olarak aktif olmak amaçlanmaktadır. Enerji harcaması kişinin vücut ağırlığı ve aktivite şiddetine göre değişir.
Obez bireyde, egzersiz programının uygulanmasında dikkat edilmesi gereken en önemli konular, enerji harcamasını artırırken yaralanma riskinin en düşük düzeyde tutulmasıdır. Önerilen egzersiz programı, bireye özgü olmalı, eğlenceli, uygulanabilir ve bireyin günlük yaşam alışkanlıkları ile uyumlu olmalıdır.
Vücut ağırlığının denetiminde davranış değişikliği tedavisi, fazla ağırlık kazanımına neden olan yemek yeme ve fiziksel aktivite ile ilgili olumsuz davranışları olumlu yönde değiştirmeyi veya azaltmayı, olumlu davranışları ise pekiştirerek yaşam biçimi haline gelmesini amaçlayan bir tedavi şeklidir. Davranış değişikliği tedavisinin basamakları aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:
1-Kendi kendini gözlemleme
2-Uyaran kontrolü
3-Alternatif davranış geliştirme
4-Pekiştirme, kendi kendini ödüllendirme
5-Bilişsel yeniden yapılandırma
6-Sosyal destek
Obezite tedavisinde kullanılacak ilaçlar hafif ve orta derecede ağırlık fazlalığı olan bireyler için uygun değildir. Kullanılan ilaçların;
- sağlık yönünden güvenirliliğinin saptanmış olması,
- obeziteye neden olan etmenlere uygun bir etki göstermesi,
- kısa ve uzun dönemde önemli yan etkisinin olmaması,
- bağımlılık yapmaması ve
- mutlaka hekim tavsiyesi ve kontrolünde kullanılması
- gerekliliği büyük önem taşımaktadır.
Obezite tedavisinin başarılı olması için hastanın ilaç tedavisinin yanı sıra tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz tedavisini sürdürmesi ve düzenli olarak kontrollere gelmesi gerekmektedir.
İleri düzeyde şişmanlığın görüldüğü ciddi obezite hastalarında, özellikle de ciddi komplikasyon gelişme riski yüksek olduğunda hekim önerileri doğrultusunda obezite ameliyatı uygulamaları ile de tedavi gerçekleştirilebilir.
Obezite cerrahisi yaklaşım olarak temelde ikiye ayrılır:
Bariatrik Cerrahi
Bariyatrik cerrahide amaç; besinlerle alınan enerjinin azaltılmasına yönelik olarak, besinlerin sindirim sisteminde (gastrointestinal sistem) emilimlerini azaltmaktır.
Bu amaçla;
Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi)
Mide Balonu Ameliyatı (Gastrik Balon)
Gastrik Bypass Ameliyatı
yöntemler kullanılır.
Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi)
En güncel cerrahi tedavi yöntemidir. Midenin belli bir bölümünün çıkarılması sonucu kalan midenin tüp şeklini almasından dolayı tüp mide ameliyatı olarak da bilinen yöntemdir. Hastalar mide hacminin küçülmesiyle az gıda ile çabuk tokluk hissettiklerini belirtirler. Aynı zamanda ve asıl etki olarak da açlık tokluk kontrolünü sağlayan hormonlar üzerinde değişiklikler olmaktadır. Hem kilo verdirmede hem de diyabet gibi eşlik eden metabolik bozuklukların düzeltilmesinde etkindir. Fazla kiloların yaklaşık %60’ının kısa sürede verilmesini sağlayabilen ve sıklıkla mide barsak geçişinde değişiklik olmadığından daha fizyolojik ve metabolik bozuklukların düzelmesinde de etkili bir yöntemdir.
Mide Balonu Ameliyatı
Mide içine yerleştirilen balon, hacim küçültücü etki yapar. Balonun mide içinde 6 aydan uzun kalması ile ortaya çıkabilen balon sönmesi, enfeksiyon ve mide aşınması gibi komplikasyonlar nedeni ile fazla önerilmemektedir. Uzun dönem tedaviden ziyade süperobez hastalarda obezite cerrahisi öncesi kilo verdirilmesinde ve ciddi yandaş hastalıkları olan hastalarda cerrahi için başlangıç tedavisi olarak tercih edilebilir.
Gastrik Bypass
Bu yöntemde mide küçültülmekte ve ince bağırsaklar belli bir mesafeden bu yeni küçük mideye bağlanmaktadır. Bu yöntemlerde de mide küçültüldüğünden az gıda ile çabuk tokluk hissedilmesi, açlık tokluk kontrolünü sağlayan hormonlarda ki değişiklikler ve ek olarak barsak geçişi değiştirildiği için emilim bozucu mekanizma ile kilo kaybı sağlanabilmektedir. Dolayısıyla hem kilo kaybı hem de metabolik bozuklukların düzeltilmesine yardımcı olunur. Fazla kiloların yaklaşık %6o-80’i verilebilir. Daha kompleks bir ameliyat olduğu için komplikasyon oranları tüp mide ameliyatına göre daha yüksek ve hastanede kalış süresi daha uzundur.
Rekonstrüktif Cerrahi
Rekonstrüktif cerrahide ise amaç; vücudun çeşitli bölgelerinde lokalize olmuş mevcut yağ dokularının uzaklaştırılmasıdır. Bu tedavi estetik ağırlıklıdır ve eğer hasta obezite tedavisinin gereklerini yerine getirmezse yağ birikimi tekrar gerçekleşmektedir.
Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için ideal kilo oldukça önemlidir. Zayıfladığınızda vücudunuzda oluşan değişimler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Depresyonun önüne geçilir, özgüven artar
- Sindirim sisteminin çalışması düzelir
- Eklem ağrıları, topuk dikeni, bel ağrısı gibi rahatsızlıklar düzelir
- Fiziksel performans artar
- Kan şekerinin kontrol altında tutulması kolaylaşır
- Diyabet gelişme riski azalır
- Kalp hastalıkları ve felç riski azalır
- Kan basıncında düşme meydana gelir
- Kolesterol, trigliserid seviyelerinde düşüşler olur
- Karaciğer yağlanması geriler
- Nefes darlığı ortadan kalkar
- Uyku apnesinde düzelmeler olur
- Adet düzensizliği azalır
- Kansere yakalanma riski azalır
- Yaşam kalitesi artar
- Sağlık harcamaları ve ilaç kullanımı azalır
Obezite Neden Önemlidir?
Obez insanlarda, hipertansiyon, kan yağlarında yükselme (kolesterol ve trigliseritler), tip II diyabet, koroner arter hastalığı ve kalp krizi, safra kesesi taşı, osteoartrit (kireçlenme), uyku ve solunum problemleri, bazı kanserler (endometrium, meme, kolon), karaciğer yağlanması ve siroz, kısırlık riskleri artmış olduğundan yaşam kalitesi ve ölüm riski artmaktadır.
Şişmanlık (Obezite) – Diyabet İlişkisi
Obezite, başta diyabet olmak üzere birçok hastalıkla ilişkisi bilimsel olarak da saptanmış bir hastalıktır. Bunların başında da diyabet gelmektedir. Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 30 kg./m2’nin üzerinde olan obez bireylerde Tip 2 diyabet riski 20 kat artmaktadır. Tip 2 diyabetlilerin de % 90’ına obezite tanısı konulmaktadır. Obezite ve diyabet, hem nedenleri hem de tedavi yöntemleri açısından o kadar iç içedir ki, literatürde iki klinik durumu da içeren ‘diabesity’ terimi kullanılmaktadır.
Obezite Kanser Yapar Mı?
Obezite kanser riskini artırmaktadır ve bunun altında yatan mekanizma şu şekildedir: Yağ dokusu yüksek miktarda östrojen üretir. Yüksek östrojen meme, rahim kanserleri ve bazı diğer kanserlerden sorumludur. Obez kişilerin kanlarında genellikle yüksek seviyede insülin ya da insülin direnci bulunmaktadır. Bu durum bazı tümörlerin gelişmesini tetikleyebilir. Yağ hücreleri adipokine adı verilen hormonlar üretir. Bu hormonlar kötü huylu hücre artışını hızlandırabilir. Obez kişilerde sıklıkla, kanser riskini artıran (düşük seviye kronik ya da sub-akut) enfeksiyon mevcuttur. Kansere yol açan diğer muhtemel mekanizmaları, değişmiş bağışıklık sistemi yanıtları ve oksidatif stres olarak sıralanabilir.
Obezitenin Yol Açtığı Hastalıklar Nelerdir?
- Metabolik sendrom
- İnsülin direnci – Hiperinsülinemi
- Tip 2 diyabet (Şeker hastalığı)
- Yüksek kolesterol
- Hipertansiyon (Yüksek tansiyon)
- Koroner arter hastalığı
- Kalp yetmezliği
- Solunum bozuklukları
- Kan yağları ve kolesterol yüksekliği
- Karaciğer yağlanması
- Damar sertliği gibi kalp damar hastalıkları
- Eklem bozuklukları
- Safra kesesi hastalıkları
- Gastroözofageal reflü
- Felç (İnme)
- Uyku apnesi
- Astım
- Kadınlarda yumurtalık kistleri ve buna bağlı adet düzensizlikleri
- Aşırı tüylenme
- Erkek çocuklarda gömük penis ve hormonal bozukluklar
- Depresyon
- Osteoartrit
- Varis
- Bazı kanserler
- İdrar kaçırma
- Libido azalması
- Migren atakları