Tip 1 Diyabet
Tip 1 Diyabet Nedir?
Tip 1 Diyabet insüline bağımlı diyabettir. Halk arasında Şeker Hastalığı, tıp dilinde Diabetus Mellitus olarak adlandırılan hastalığın bu tipi pankreastan salgılanan insülin hormonunun eksikliğine veya yokluğuna bağlı gelişen diyabet tipidir. Başladıktan sonra ömür boyu tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Hastaların hayatta kalmaları için insülin ile tedavi edilmeleri gereklidir.
Eskiden Juvenil Diyabet ya da İnsüline Bağımlı Diyabet olarak adlandırılan bu hastalık 6 ay ile 40 yaş arasında her yaşta görülebilir. Ancak hastalığın 8 yaş ve 15 yaş civarında başlama sıklığı çok yüksektir. Tüm tip 1 diyabet olgularının % 90’ı 18 yaş altındadır. Tip 1 diyabet, dünyadaki tüm diyabet vakalarının yaklaşık % 5-10’unu oluşturmaktadır.
Tip 1 Diyabet Hastalığı Nasıl Oluşur?
Tip 1 diyabet gelişiminde üç önemli risk faktörü vardır:
- Kalıtımsal (genetik) faktörler
- Bağışıklık sitemi sorunları
- Çevresel etkenler (virüs, kimyasal maddeler)
Tip 1 diyabette pankreasın beta hücrelerinin %80’i kayboluncaya dek diyabetin klinik belirtileri ortaya çıkmaz. Bu eşiğe kadar şeker düzeyleri normal seyrederken, daha sonraları yükselmeye başlar.
Vücudumuzun enerji ihtiyacı; yiyeceklerimizdeki karbonhidrat, protein ve yağlardan sağlanır. Emilebilmek için en küçük parçalarına ayrılan karbonhidratların yapı taşı glukoz adı verilen basit şekerdir.
Glukoz, başta beyin olmak üzere, vücudun tüm organlarının önemli bir enerji kaynağıdır. Hücreler ihtiyacı olan glukozu, karın içinde yerleşik bir organ olan pankreas bezinin salgıladığı hormonlardan biri olan insülin yardımıyla kullanır. Yeterince insülin üretimi olmadığında ya da hiç insülin üretilemediğinde glukoz hücrelere giremez ve hipoglisemi yani kan şekeri yüksekliği sonucu seyreden şeker hastalığına sebep olur.
Tip 1 diyabetin gelişimini önlemek bugünkü teknoloji ile mümkün değildir. Hastalık, bağışıklık sisteminin bireyin kendi vücuduna yaptığı saldırılar sonucu ortaya çıkan otoimmün hastalıklardandır. Bağışıklık sistemi, normalde insülin üreten ve adacık olarak adlandırılan pankreastaki beta hücrelerine bilinmeyen bir nedenle, yabancı bir dokuymuş gibi hedef alarak saldırır ve beta hücrelerini yok eder. insülin üretimi durur ya da yavaşlar.
Tip 1 Diyabet Belirtileri
Tip 1 diyabet belirtileri hızla ortaya çıkar ve hemen insülin başlanmazsa ciddi sonuçlara yol açabilir.
Diyabet belirtileri diyabetlilerin çoğunda bir aydan kısadır, özellikle çocuklarda daha hızlı kendini gösterir. Belirtiler fark edilemediği zaman çocuklar genellikle diyabetik ketoasidoz denilen koma halinde hastaneye gelirler. Ketoasidoz koması çok ciddi ve hayatı tehdit eden bir durumdur.
- Çok sık idrara çıkma (Poliüri)
- Çok su içme (Polidipsi)
- Çok yemek yeme isteği (Polifaji)
- Ağız kuruluğu
- Kilo kaybı
- Halsizlik, çabuk yorulma
- Gece idrara çıkma ve yatak ıslatma
- Bulanık görme
- Ayaklarda hissizlik, uyuşma veya karıncalanma
İstisnalar olmakla birlikte tip 1 diyabet hastaları genellikle daha genç ve zayıf iken tip 2 diyabet hastaları daha ileri yaşlarda ve kilolu kişilerdir.
Tip 1 Diyabet Tanısı
Tip 1 şeker hastalığının tanısı ve teşhisinde kan açlık glukozunun iki kez 126 mg/dl veya üzerinde bulunması veya rastgele (aç veya tok) kan şekerinin iki kez 200 199 mg/dl üzerinde bulunması kesin tanı koydurucudur. Ayrıca, c-peptid testi pankreasın ne kadar insülin salgıladığını gösteren bir laboratuar testidir, düşük c-peptid seviyesi ile beraber yüksek kan şekeri seviyesi tanıda yardımcı bir yöntemdir. Bununla beraber, idrar testinde yüksek glukoz ve keton tespiti ile kan testinde adacık antikoru, insülin antikoru gibi otoantikorların varlığı Tip 1 diyabet tanısı için kullanılabilir. Tip 1 diyabet tanısında şeker yükleme testinin yeri yoktur.
Tip 1 Diyabet Tedavisi
Tip 1 diyabetin tedavisinde, kan şekeri düzeyinin mümkün olabildiğince normale yakın tutulması hedeflenir. Dikkatli bir tedavi ile ciddi ve yaşamı riske atacak başka hastalıkların oluşma olasılığı azaltılır. Şeker hastalığını uygun bir şekilde yönetebilmeyi sağlayan bireyler normal ve verimli yaşam sürdürebilmektedirler.
Çocuklarda Tip 1 Diyabet tedavisindeki temel hedefler erişkindekinden biraz farklıdır. Kan şekeri düzeylerinin yaşa göre belirlenen hedef aralıkta tutulmasının yanı sıra hipoglisemi ve şeker komasından korunma, beslenme eğitimi, öğünlerin insülin zamanlarıyla uyumu, kan şekeri ölçümü, bunların kayıtlarının tutulması ve tüm bu tedaviler uygulanır ve büyüme gelişme devam ederken çocuk ve ailesinin ruh sağlığının korunması hedef alınmalıdır. Bu hedeflere ulaşabilmek için diyabet uzmanı, diyet uzmanı, diyabet eğitim hemşiresi ve çocuk ruh sağlığı uzmanından destek alınması gerekebilir.
Tip 1 diyabet tedavisinin temel bileşenleri şunlardır:
Tip 1 diyabetin tedavisinde, kan şekeri düzeyinin mümkün olabildiğince normale yakın tutulması hedeflenir. Dikkatli bir tedavi ile ciddi ve yaşamı riske atacak başka hastalıkların oluşma olasılığı azaltılır. Şeker hastalığını uygun bir şekilde yönetebilmeyi sağlayan bireyler normal ve verimli yaşam sürdürebilmektedirler.
Çocuklarda Tip 1 Diyabet tedavisindeki temel hedefler erişkindekinden biraz farklıdır. Kan şekeri düzeylerinin yaşa göre belirlenen hedef aralıkta tutulmasının yanı sıra hipoglisemi ve şeker komasından korunma, beslenme eğitimi, öğünlerin insülin zamanlarıyla uyumu, kan şekeri ölçümü, bunların kayıtlarının tutulması ve tüm bu tedaviler uygulanır ve büyüme gelişme devam ederken çocuk ve ailesinin ruh sağlığının korunması hedef alınmalıdır. Bu hedeflere ulaşabilmek için diyabet uzmanı, diyet uzmanı, diyabet eğitim hemşiresi ve çocuk ruh sağlığı uzmanından destek alınması gerekebilir.
Tip 1 diyabet tedavisinin temel bileşenleri şunlardır:
- İnsülin kullanımı,
- Kan şekeri takibi,
- İlaç tedavisi,
- Sürekli egzersiz,
- İdeal kilonun korunması,
- Sağlıklı ve düzenli beslenme planı
Bununla birlikte, diyabete eşlik eden durumların tedavisi için de ayrıca hipertansiyon ilaçları, kolesterol düşürücü ilaçlar vs. kullanılması gerekebilir.
Diyabet tedavisinde ve önlenmesinde yeni tanı alan hastalarda pankreas beta hücrelerindeki otoimmün hasarı önleyecek aşı geliştirme çalışmaları yanı sıra halihazırda diyabetli hastalar için kök hücre ve yapay pankreas geliştirme çalışmaları devam etmektedir.
İnsülin tedavisi:
İnsülin, insülin enjektörü, kalemi ya da pompası kullanılarak cilt altına zerk edilerek dışardan karşılanır, peptid (protein) yapısında bir hormon olduğu için hap olarak ağızdan alınamaz. Ağızdan alındığında mide asidi ve sindirim enzimleri tarafından kana geçemeden hızla parçalanır.
Günümüzde tip 1 diyabetli veya insülin üretimi yetersiz tip 2 diyabetli bireylerin tedavisinde sağlıklı bireylerdeki insülin salgısını daha iyi taklit edebilmek için ‘bazal-bolüs’ insülin uygulama yöntemi kullanılmaktadır.
Diyabeti olmayan bir bireyde tüm gün, uykuda, yemek aralarında, aç kalındığında mutlaka bir insülin salgısı (diyabetli bireylerde bazal insülin, orta veya uzun etkili insülinlerle taklit edilen) vardır. Buna ek olarak da yemek sonrası kan glukoz seviyesinin yükselmeye başlamasıyla birlikte pankreasta hızlıca ilave bir insülin salgısı (bolus insülin, hızlı etkili insülinlerle taklit edilen) oluşur.
Her diyabetlinin insülin ihtiyacı farklıdır. İnsülin tedavisi önerilen diyabetli kişilerin büyük çoğunluğu kan şekerini kontrol altında tutmak için, günde 1 ile 5 defa insülin enjeksiyonu yapmak zorundadır.
İnsülin miktarının belirlenmesinde şu faktörler rol oynar:
- Kilo
- Vücut yapısı (yağ ve kas miktarı)
- Fiziksel aktivite düzeyi
- Tüketilen günlük besin miktarı
- Genel sağlık durumu
- Eşlik eden diğer hastalıklar
- Kullanılan diğer ilaçlar
- Karşılaşılan stresler ve psikolojik durum
İnsülin kullanacak diyabetli, insülin tedavisi ile ilgili temel bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Hasta, doktorundan ve diyabet hemşiresinden gerekli eğitimi almalı ve dikkatle yerine getirmelidir.
Kan şekeri takibi:
Tip 1 diyabetlilerin öğünlerin öncesi ve sonrasında aç ve tok olarak, sabah uyanınca açlık saatinde, gece insülini öncesinde ve özel durumlarda gece uyku esnasında parmaktan ölçüm yaparak şeker seviyelerini bilmeleri ve insülin doz ayarlarını bu değerlere göre ayarlamaları gerekmektedir. Bu ölümlerden hangilerinin ve hangi sıklıkta yapılması gerektiği hastanın doktoru/diyetisyeni tarafından belirlenir. Günümüzde daha sık şeker kontrolleri gereken olgular için parmak delemeden ölçüm yapmaya olanak veren, bir sensör yoluyla sürekli cilt altı ölçüm yapan, CGMS yada şeker holteri olarak adlandırılan sistemler de şeker ölçümü için kullanılmaktadır.
Beslenme:
Hastanın yaş ve beslenme alışkanlıklarına uygun olarak bireye özgü düzenlenir. Boy ve yaşa uygun kalori hesaplanarak 3 ana ve 1-3 ara öğün olarak belirlenir. Ara öğün sayısı 10 yaş altında genellikle 3 olarak belirlenir. Diyabetli kişilerin, farklı gıdaların kan şekerini nasıl etkilediğini ve bu durumu günlük yaşamda nasıl yöneteceğini bilmesi çok önemlidir.
Şeker hastası olan kişiler için tek tip beslenme biçimi yoktur. Gıda tüketimini, fiziksel aktiviteyi ve insülin dozlarını dengede tutacak bireysel beslenme planının oluşturulması için bir diyetisyene başvurulmalıdır. Tercihler ve günlük aktivite seviyesi değiştiğinde beslenme programı yeniden gözden geçirilmeli ve yeniden oluşturulmalıdır.
Egzersiz:
Egzersiz, insülin varlığında glukoz kullanımını artırarak tokluk kan şekerlerinin ve LDL kolesterolün düşmesini sağlar. Sürekli egzersizle sağlanan kas kitlesi insülin reseptörlerinin sayı ve duyarlılığını artırarak daha az insülinle daha iyi bir metabolik kontrol sağlar.
Egzersiz tipi ve programı da kişiye özgü planlanmalı ve uygulanmalıdır. Egzersiz sırasında meydana gelebilecek kan şekeri düşmelerine karşı dikkatli olunmalı ve kan şekeri ölçülmelidir. Egzersiz sırasında oluşabilecek hipoglisemi (kan şekeri düşmesi) riskine karşın mutlaka basit şeker içeren besinler (kesme şeker, şeker tableti veya meyve suyu v.s.) bulundurmaya dikkat edilmelidir.
Tip 1 Diyabet Komplikasyonları
Tip 1 Şeker Hastalığının Yarattığı Sorunlar
Tip 1 diyabet hastalarının yaklaşık %12’sinde klinik depresyon belirtileri vardır.
Tip 1 diabeties mellitusu olan bazı bireyler genellikle belirgin bir sebep olmadan ortaya çıkan, glukoz seviyelerindeki çarpıcı ve tekrarlayan dalgalanmalar yaşarlar. Brittle diyabet adı verilen bu duruma “oynak diyabet”, “kararsız diyabet” veya “kırılgan diyabet” denir. Bu tür salınımların sonuçları, bazen ketoasidoz ve bazen de ciddi hipoglisemi içeren düzensiz ve öngörülemeyen hiperglisemiler olabilir. Kırılgan diyabet, toplam diyabetiklerin % 1 ila% 2’sinden daha sık görülmez.
Yeni ortaya çıkmış diyabet vakalarında organ hasarı mümkün değildir. Fakat geç teşhis edilen veya kan şekerinin yüksekliğinin hasta tarafından önemsenmediği durumlarda önemli hayati organ hasarları ile karşılaşılabilir.
Diyabete Bağlı Uzun Dönemde Gelişen Sorunlar
Diyabetik Göz Hasarı (Retinopati)Diyabetik göz hasarları diyabetin gidişatı sırasında ortaya çıkabilen; ‘diyabetik göz hasarı’ başta olmak üzere, katarakt, glokom (göz tansiyonu) gibi klinik durumlardır. Günümüzde erişkin kişilerde görülen körlüklerin en önemli nedeni diyabettir. Diyabetlilerde göz tansiyonu denilen glokom ve katarakt diyabetli olmayan insanlara göre daha sıktır ve daha genç yaşlarda görülür.
Diyabete Bağlı Böbrek Hasarı (Nefropati)
Günümüzde böbrek yetersizliğinin en sık nedeni diyabettir. Böbrekler sağlıklı koşullarda protein kaçağına izin vermezken, diyabetin seyrinde kılcal damar bozukluğuna bağlı olarak protein kaybetmeye başlayabilir.
Böbrek hasarının en erken belirtisi olarak bu diyabetlilerin idrarlarında albümin atılımı artar.
Diyabetik sinir hasarı nöronları besleyen küçük damarların hasarına bağlı motor, duyusal ya da otonom sinir liflerinin tutulduğu bir komplikasyondur. Tutulan sinir dokusunun işlevine bağlı olarak tiplere ayrılır.
Diyabetik Ayak (Diyabete Bağlı Ayak Yaraları)Diyabet sonucunda veya diyabetin neden olduğu herhangi bir komplikasyon sonucunda ayak sağlığının bozulmasına ‘diyabetik ayak’ denilmektedir. Bu sorunlar ayakta hem iyileşmeyen ülserlere (yaralara) hem de yapısal kemik ve eklem bozukluklarına yol açabilmektedir. Diyabetin uzun dönem sağlık sorunları sinir hasarı, damar hastalığı, ayak travmaları ve enfeksiyonlar ülserlerin başlıca nedenleridir.
Diyabete Bağlı Kalp-Damar HastalıklarıBu grupta kalp ve damar hastalıkları, beyin damar hastalıkları ve periferik damar hastalıkları bulunmaktadır.
Tip 1 Diyabete Bağlı Ani Olarak Ortaya Çıkan Sağlık Sorunları
Ani olarak ortaya çıkan sorunlar, kan şekeri yüksekliği (hiperglisemi) ve kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) olmak üzere, temelde iki büyük gruba ayrılır.
Hiperglisemi, kan şekeri düzeyinin normalden yüksek olmasıdır. Hiperglisemi, Diyabetik Ketoasidoz (DKA) ve Hiperglisemik Hiperozmolar Durum (HHD) gibi ani gelişen sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.
Hipoglisemi, kan şekeri seviyesinin 70 mg/dl’nin altına düşmesi durumudur. Kan şekeri düşüklüğü ani ölümlere neden olabilir. Dikkat ve bellek değişiklikleri gibi bilişsel işlev bozukluklarına, kalpte ileti bozukluklarına, kalp krizi, inme gibi ciddi ve ölümle sonuçlanabilecek sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu özellikleri nedeniyle kan şekeri düşüklüğünün, hiperglisemiye göre daha hızlı tedavi edilmesi gereklidir.
Diyabet Teknolojileri
Tip 1 diyabeti önlemek ya da iyileştirmek mümkün olmasa da son yıllarda yeni insülinlerin ve hızla gelişen diyabet teknolojilerinin desteği ile diyabetliler normal hayat sürdürebilir hale gelmişlerdir.
Hastaların hayatlarını kolaylaştırmak için onların yerine kan şekerini ölçüp kayıt tutan, hasta yerine insülin gönderen çok önemli teknolojiler geliştirilmiştir.
Hastanemiz bu gelişmeleri en yakından ve ülkemizde öncü olarak takip etmektedir. Hastanemiz bünyesindeki Diyabet Teknolojileri Merkezi tarafından hastalarımıza aşağıdaki hizmetler verilmektedir:
- İnsülin Pompası Eğitimi ve Danışmanlığı,
- Karbonhidrat Sayımı ve İnsülin Dozlaması Eğitimleri
- CGMS (Sürekli Ölçüm Sistemleri) Uygulama – Değerlendirme,
- İnsülin Pompası ve Ölçüm Sistemlerinde Yaşadığınız Sorunlara Çözümler,
- Yeni Teknolojik Ürünlerin Bireye Uygunluğunun Değerlendirilmesi,
- Tercih Edilen Ürünün Kullanımıyla İlgili Eğitimler.